Sayfalar

11.06.2014

Yaz Moskova'da Soğuk Geçebilir

CSKA Moskova için beklentilerin karşılanamadığı bir sezon daha geride kalacak. Geçen yıllarda olduğu gibi Avrupa’nın açık ara en yüksek bütçeli kadrosuyla sezona başlayan Rus ekibi Milano’daki Final Four’da önce Maccabi’ye, üçüncülük karşılaşmasında da Barça’ya kaybederek istediğini yine elde edemedi. VTB Birleşik Ligi’nde ise Kuban karşısında 2-0 geride oldukları seriyi 3-2 kazanıp yarı finalde de Unics Kazan’ı süpürerek finale yükseldiler, muhtemelen şampiyonluğu da kazanacaklar ancak bu sezonun onlar için kötü geçtiği gerçeğini değiştirmeyecek.

Peki, Avrupa’da son yılların en yüksek bütçeyle kurulan ve önümüzdeki yılda muhtemelen öyle olacak CSKA’sı gelecek yıl başarı için neler yapacak? Gelin bir göz atalım.



Kadın basketbolundaki Ekaterinburg takımı için ‘’paranın kurabileceği en iyi takım’’ söylemi kullanılır. CSKA Moskova da bütçe bakımından en yakın rakiplerinden neredeyse 2 kat daha yüksek bütçeli bir takım. Tam 44 milyon euro! Ama kadın basketbolunda Galatasaray, erkeklerde de bu yıl Maccabi önceki 2 yılda da Olympiakos bütçenin her zaman başarıyla doğru orantılı olmayacağını kanıtladılar. Peki, Galatasaray, Olympiakos ve Maccabi örneklerinde başarıyı kazandıran en önemli x faktörü ne oldu? Ben söyleyeyim, ‘’coaching fakrörü’’. Ekrem Memnun olsun Ivkovic olsun Blatt olsun hepsi inanılmaz bir koçluk başarısı gösterdiler. Saha içini muazzam yönettiler, oyuncularından maksimum katkıyı aldılar. Olympiakos’un İstanbul’da şampiyon olduğu yıl takıma sezon ortasında takıma katılan Dorsey’nin verdiği katkıyı hatırlarsınız. O Dorsey, Olympiakos ile imzalamadan önce Laboral’de istenmeyen adam ilan edilmişti, hatta Laboral ondan kurtulmak için para ödemeye dahi hazırdı. İlk tur gruplarını Laboral forması giyerek geçiren Dorsey, Top 16, Playofflar ve Final Four’da Olympiakos’a kimsenin beklemediği katkılarda bulundu, kilit adamlardan biri oldu. Spanoulis etrafına Ivkovic tarafından yerleştirilen Dorsey gibi doğru parçalar Olympiakos’a şampiyonluğu getirdi.  Yine Ekrem Memnun’lu Galatasaray takımı bütçesinde küçülmeye gitmesine rağmen, rotasyonundaki son oyuncusu dahi yıldız sayılabilecek Ekaterinburg takımını mağlup edip finale çıkmayı başardı, finalde de dar rotasyonlarına rağmen ezeli rakibini mağlup edip Avrupa’nın 1 numaralı kupasını kazanmayı başardılar. Yine bu yılki Maccabi örneği..  Sezon içerisinde en önemli oyuncularından Shawn James’i sakatlık sebebiyle kaybettiler. Ama onu çok fazla aradılar mı? Hayır, aramadılar. Sezon başında Cantu’dan kadroya dâhil ettikleri, Shawn James’in sakatlığından önce fazla süre almayan ve sadece 3 sayı ortalamasıyla oynayan Alex Tyus’dan koç David Blatt muazzam katkı aldı. Elindeki malzemeden en lezzeti yemeği yapmayı başaran Blatt son yılların en düşük bütçeli Maccabi takımıyla Eurolig’i kazandı. 44 milyonluk Messina’nın CSKA’sı ne yaptı? Son yılların en kötü Panathinaikos’unu playofflarda son maçta geçebildiler, Final Four’da ise oynadıkları 2 maçı da kaybedip dördüncü oldular.

Cska’da Neler Değişecek?

Herkesin bildiği bir şey var ki Ettore Messina takımdan ayrılacak. Messina’nın kariyerine ve geçmişte başardıklarına saygım sonsuz, ancak kariyerinin düşüşte olduğu da açık. Messina’nın 2 sezondur saha içini etkileyecek hamlelerdeki yetersizliği, süre dağıtımındaki istikrarsızlığı, oyuncularından maksimum verimi alamaması, (Özellikle normal sezonda Teodosic ve Krstic’ten beklenen katkı alınamadı, ne zaman Teodosic direksiyona geçti, süresi arttı, yine aynı şekilde Krstic daha fazla kullanılmaya başlandı, CSKA’nın oyunu da seviye atladı. Yine sezon genelinde de Teodosic’in partnerleri Pargo ve Jackson’ı, Messina sisteme tam anlamıyla dahil edemedi, o ikiliden verim alamadı. Teodosic’in olmadığı PAO maçlarında CSKA’nın setleri uygulamadaki, skor bulmadaki sıkıntısını açıkça gördük.) yine İtalyan koçun oyuncu grubuyla olan ilişkisi, (CSKA Başkanı Vatutin yaptığı açıklamada, ‘’Messina bütün iyi insanları her şeye hakim olmak adına kırdı. Ayrıca oyuncularla ilişkisi çok kötü. Otoriter olmak isterken her şeyi berbat ediyor ve grubu kaybediyor.’’ ifadelerini kullandı.) gereksiz ısrarları (3 uzun gibi) onun 2 yıllık CSKA macerasını iki taraf içinde hatırlamak istemeyeceği şekilde geride bıraktıracak.

Messina’nın yerine geçmesi muhtemel en önemli iki aday; Davit Blatt ve Fotis Katsikaris. Blatt’den bahsetmeye gerek yok sanırım. Kendisi yolu ülkemize de düşen, kovularak buradan ayrılan ve 3 hafta önce Eurolig’i kazanan adam. CSKA’yı değiştirebilecek en güçlü aday. Diğer aday Katsikaris’de Avrupa’nın elit diyebileceğimiz koçlarından. Bilbao’da 3 verimli yıl geçirdi, 2011’de ACB’de ikinci oldu, 2013’te de Bilbao’yu Eurocup finaline taşımayı başardı. Blatt’in koltuğunu devralıp Rusya Milli Takımı’nın başına da geçmişti ancak anlaşmazlıklardan dolayı o koltukta 1 yıl dahi oturamadan istifa etti. Geçenlerde Trinchieri ile yollarını ayıran Yunanistan Milli Takımı ile 3 yıllık sözleşme imzaladı. Şu anda CSKA’nın Blatt’den sonraki ilk tercihi gibi gözüküyor. Hangi koç gelirse gelsin Moskova’da zamana ihtiyacı olacaktır. Son yıllarda milyonlarca euroyu sokağa döken Rusların Blatt, Katsikaris veya bir başkasına karşı sabır göstermesi gerekli. (2012’de Eurolig’i 2.olarak tamamlayan Kazlauskas ile yolları ayıran bir takımdan bahsediyoruz ki oynadıkları oyun son 2 yılda CSKA takımının oynadığı oyundan çok daha etkiliydi, final maçını da sakallının tayfasına mucizevi bir şekilde kaybettiler. ) Sabır gösterilecekse kişisel görüşüm Blatt’in Moskova için en uygun tercih olacağı. Messina’nın verim alamadığını söylediğim Pargo-Jackson ikilisi Blatt’in elinde çok daha verimli olacaklardır. Bu ikili Blatt’ın Maccabi’de kullandığı guard tipine benzer oyuncular ki Pargo ile daha önce Maccabi’de de çalışma fırsatını bulmuştu. Ancak ısrarla söylediğim gibi Blatt-CSKA birlikteliği gerçekleştirdiği takdirde zamana ve sabra kesinlikle ihtiyaç var. CSKA’nın 2 yıldır Messina yönetiminde oynadığı oyunla Blatt’in Maccabi’si arasında dağlar kadar fark var. Kullanılan oyuncu tipleri, saha içi roller, oyun temposu, akıcılık gibi. Tabi ki Maccabi’de ki bütçe ve hedef ile CSKA’da ki bütçe ve belirlenen hedefler de bir değil. Moskova’da hedefe oranla iyi bir bütçe olmasına rağmen bu durumun sadece koçların işini kolaylaştıracağını söyleyemeyiz, ne kadar çok para harcanırsa olası bir başarısızlıkta da eleştiriler bir o kadar sert olacaktır. Bu da ister istemez koçların ve oyuncuların üzerinde baskı yaratacak başka bir etken.

Moskova da koç değişimi haricinde kadroda da bazı değişimlerin olması bekleniyor. Zozulin, Vorontsevich, Micov, Teodosic, Krstic ve Krhyapa'nın sözleşmeleri sona eriyor. Ancak Khryapa ve Krstic’in takım opsiyonları bulunmakta. Khryapa’nın takım opsiyonunun kullanılmaması büyük sürpriz olur. Ancak Krstic için aynı şey geçerli değil. Teodosic ve Krstic’in Ivkovic yönetiminde tekrar yapılanan Efes’e gideceği söylentileri had safhada, ki en mantıklı senaryo da bu gözüküyor. Kadroda geriye kalan Fridzon, Jackson, Pargo, Weems, Kaun ve Hines’ın kontratları devam ediyor, bu isimlerin geleceğini gelen koç belirleyecektir. Örneğin, Jackson yönetim tarafından kadroda düşünülmüyor olsa dahi takımın başına daha önce onla çalışmış Katsikaris gelirse bu durum değişebilir, yine benzer bir durum Pargo-Blatt ikilisinde de geçerli olabilir.

Bütçe konusunda da bazı dedikodular var.  EH’ten Nikos Varlas haberinde CSKA’nın sahiplerinin bütçe konusunda bazı kısıtlamalara gidebileceğini yazmış. Ancak %25-30’luk bir kısıtlamaya gidilse dahi hala Avrupa’nın en yüksek bütçesine sahip olacakları yazılmış ki doğru. Real ve Barça’nın önümüzdeki yıl bütçesinde artış beklenmiyor. Ekiplerimizden FB ve Efes’in de bütçe olarak CSKA’yı geçmesi pek ihtimal dahilinde değil. Son şampiyon Maccabi de bu yılki bütçesine benzer bir parayla yola devam edecektir, Yunan ekipleri de Spanoulis&Diamantidis etrafına yerleştirdiği parçalarla yoluna devam edecek gibi duruyor.

Yaz dönemi CSKA için son yıllarda olduğu gibi hareketli geçecek. İnandığım bir şey var ki takımın başına kim gelirse gelsin CSKA son iki yılda oynadığı oyundan daha iyisini oynayacaktır. Ama onların iyiye gitmesini beklediğim oyunlarının, son iki yılın intikamını almak isteyecek Real’e, koç değişikliği yapmayacak olsa da kadrosunda CSKA gibi değişime gitmesi beklenen Barça’ya, son şampiyon Maccabi’ye, yaz dönemini hareketli geçirecek Obradovic’li Fenerbahçe’ye, Ivkovic ile yapılanan Efes’e, Yunan ekolleri Olympiakos ve Panathinaikos’a yetip yetmeyeceği büyük bir soru işareti...

4.02.2014

Zeljko'dan Sekulic Hamlesi

Geçen hafta Milano deplasmanında önce Zoric’i sonra Vidmar’ı sakatlık sebebiyle kaybeden Fenerbahçe, Vidmar’ın durumunun ciddi oluşu ve sezonu kapamış olması nedeniyle bu bölgeyi doldurmak için Obradovic’in isteği doğrultusunda ACB ekiplerinden CB Canarias’ın formasını giyen Karadağlı pivot Blagota Sekulic ile anlaşmaya vardı.




32 yaşındaki Sekulic kariyerinde Real Madrid dahil 11 farklı takımda forma giydi. Bu sezon Canarias formasını giyen Sekulic 17.7 sayı ortalamasıyla sayı krallığında 2.sırada. Anlayacağınız üzere skorer bir isim. Hücumda birçok farklı varyasyona sahip. P&r oynayarak, sırtı dönük, yüzü dönük olarak sayı bulabilir. Dış şutu da mevcut ki bu yıl da %40 ile üçlük isabeti bulmuş.  Net bir hücum silahı. Savunma yönü hücum yönünün aksine pek parlak değil. 7.1’lik ribaunt ortalaması hiç fena gözükmese de (acb ribaunt sıralamasında 4.) pota altını karartacak, sertlik katacak bir isim kesinlikle değil. 18 maçta yaptığı 5 blokta (ort. 0.4 eder) savunma yönü hakkında az çok fikir veriyor.  Şöyle bir artısı var ki, izlediğimde ilk fark ettiğim özelliklerinden biri oldu, istatistiksel kağıda da yansımış, maç başında 2.7 hücum ribauntu alıyor.  18 maçta tam 48 kez takımına ikinci kez hücum etme şansını kazandırmış. Hücum ribauntlarını hep kovalıyor.

Olumlu birçok özelliğine rağmen kafamda bazı sorular mevcut. Bu sorular Sekulic'in kalitesiyle alakalı da değil. Kalitesini, hücum çeşitliliği sorgulamıyorum ama Fenerbahçe Ülker’in ihtiyacı olan uzun olup olmadığı konusunda bazı sıkıntılarım var.  Obradovic neden çoğunluğun takımın eksiği olarak gördüğü ‘’atletik, blokçu, pota altına kısmen sertlik katacak’’  tipte bir adam değil de az önce yaptığım tanımlamanın tam tersinde bir adam almış olabilir? Buna kafa yormak lazım. Sezon ortasındayız, alınabilecek iyi oyuncu sayısı çok az, kısıtlı. Yine Obradovic kariyeri boyunca siyahi atletik pota altı oyuncularıyla çok fazla çalışmamış bir isim, daha çok takımındaki uzunlar p&r oynayan, hücumda çeşitlilik sahibi isimler olmuştur hep. Bazen saç baş yoldursa da örneğin Zoric gibi.  Yine mevcut 5 numaraların skor yönünden skora katkısının sınırlı olması (top 16’da zoric 5.4, vidmar 4.2 sayı ortalamasıyla mücadele ediyor.) Obradovic’i Sekulic tarzında bir oyuncu almaya itmiş olabilir. Bu ve bunun gibi sıralayabileceğimiz birçok neden var aslında ama yine de benim tercihim yukarıda tanımladığım tipte bir oyuncu alınması yönündeydi. Ha tabi belki alınır bilmiyorum başka transferin olup olmayacağını, ama olursa da guard bölgesine olması kuvvetle muhtemel.

Belli ki Obradovic’in aklında başka şeyler var. Savunma kısmını takım içinde çözebileceğini düşünüyor olabilir, hücumda skor opsiyonunu arttırmak adına Sekulic’i almış olabilir, piyasa darlığı nedeniyle tam olarak aranan isim bulunamamış ve Sekulic ile anlaşılmış olunabilir. Olasılıklar oldukça fazla, hangi olasılığın doğru olduğunu, tercihin doğruluğunu-yanlışlığını hepimize zaman gösterecek.

27.01.2014

Miloš

BÖLÜM 2





Milos Teodosic, kariyeri boyunca Avrupa'nın fikrimce en iyi 3 antrenöründen ikisiyle (Ivkovic ve Messina) çalışma fırsatını buldu, Messina ile hala çalışıyor, çalışmadığı efsaneyle de kısmetse çalışacak.(inş!!) 


Bu, çoğu oyuncuya nasip olmayacak bir nimet. Ama bu nimetten şu ana kadar tam olarak yararlandığını söyleyemeyiz herhalde. Ya da koçların mı ondan tam olarak yararlanamadığını söylemeliyiz, bilemiyorum.


Zeleznik’ten ayrılarak Atina’nın yolunu tutmasıyla 2007’den itibaren Euroleague'de forma giymeye başladı Milos Teodosic. Avrupa’nın en üst seviyesinde yani.. Top seviyede günümüze geçen altı sezonda,


07-08’de Olympiakos’ta Giannakis Panagiotis ile Playoff
08-09’da Olympiakos’ta Giannakis Panagiotis ile Final Four
09-10’da Olympiakos’ta Giannakis Panagiotis ile Final Four (final)

10-11’de Olympiakos’ta Dusan İvkovic ile Playoff
11-12’de CSKA’da Jonas Kazlauskas ile Final Four (final)
12-13’de CSKA’da Ettore Messina ile Final Four oynadı.. Şampiyonluk kısmet olmadı.


2007-2008 – Olympiakos
normal sezon: 5.6 sayı-2.1 asist  / %57 saha içi, %23 üçlük
top 16: 5.5 sayı-2.5 asist / %41 saha içi, %41 üçlük
playoffs: 2.7 sayı-1 asist / %50 saha içi, %20 üçlük


2008-2009 – Olympiakos
normal sezon: 4.3 sayı-2.2 asist / %30 saha içi, %39 üçlük
top 16: 1 sayı-0.3 asist / %0 saha için, %20 üçlük
playoffs: 1 sayı-0.5 asist / %50 saha içi, %0 üçlük
final four: 4 sayı-1 asist / %50 saha içi, %66 üçlük


2009-2010 – Olympiakos
normal sezon: 11.2 sayı-4.3 asist / %67 saha içi, %38
top 16: 15.5 sayı-4.8 asist / %58 saha içi, %46 üçlük
playoffs: 15.5 sayı-8 asist / %46 saha içi, %47 üçlük
final four: 13.5 sayı-2.5 asist / %33 saha içi, %38 üçlük


2007-2008 ve 2008-2009 yıllarını ayrı tutmak gerek. O yıllarda takımın direksiyonundaki birinci isim Milos değildi. 07-08’de Lynn Greer, 08-09’da Papaloukas ve Greer rotasyonda Teodosic’in önünde yer alıyorlardı. Teodosic’in Euroleague’de direksiyonda olduğu ilk yılda (2009-2010) Olympiakos final oynadı ve o yıl, Milos’un bugünde dahil kariyerinin en yüksek ortalamalarını tutturduğu ve en verimli oynadığı yıl oldu. Looser denilen adam Final Four’un ilk maçında Partizan’a karşı 17sayı, kaybettikleri final maçında da Barça’ya karşı 10 sayı-3asist ile mücadele etti. O yıl Euroleague’in en iyi ilk beşine seçildi, Euroleague’in MVP’si oldu, yine aynı yıl Türkiye’de düzenlenen 2010 Dünya Basketbol Şampiyona’sının en iyi ilk beşinde de kendine yer buldu. Milos’un en iyi yılının bu olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.


Sonrasında ise, özellikle 2009-2010 ile karşılaştırdığımızda Milos’un kariyerinde bir düşüş boy gösterdi, bireysel istatistiklerinde fazla göze çarpan bir durum olmasa da CSKA ile favori oldukları 2 yılda yaşadıkları hayal kırıklığı ve bu yıla da hem CSKA’nın hem kendisinin sezona beklenilenin altında başlangıcı Teo’nun looser damgasını yemesine ve üzerine yapışmasına sebep oldu.
                                                                                        
Kronolojik sıraya tekrar dönersek,

2010-2011 – Olympiakos
normal sezon: 13.8 sayı-4.5 asist / %47 saha içi, %32 üçlük
top 16: 7.7 sayı-2.7 asist / %17 saha içi, %25 üçlük
playoffs: 6 sayı-1.5 asist / %33 saha içi, %0 üçlük

10-11 sezonunda, geçen yılının aksine EL’de ki zorluk seviyesi arttığında istatistiklerinde gözle görülür net bir düşüş yaşadı. Aynı zamanda bu yıl Olympiakos formasıyla Teo’nun son sezonu oldu, playofllarda Siena’yı ilk maçta 89-41’lik skorla mağlup eden Yunan temsilcisinin sonraki üç maçı kaybederek Siena’ya kaybetmesini hatırlarsınız. Teo’nun playoff’da Siena’ya karşı ort. 15 dakika süre alarak, 6 sayı-1.5 asist-1 ribaund-2 top kaybı ortalamasıyla oynaması… gerçekten büyük hayal kırıklığı olmuştu.


Sonraki yıl, yıllık 1.9m€’dan CSKA ile 3 yıllık sözleşme imzaladı.


2011-2012 – CSKA Moskova
normal sezon: 10.1 sayı-5.9 asist / %62 saha içi, %30 üçlük
top 16: 10.1 sayı-3.2 asist / %44 saha içi, %50 üçlük
playoffs: 9.5 sayı-6.5 asist / %50 saha içi, %30 üçlük
top 16: 13.5 sayı-3.5 asist / %42 saha içi, %33 üçlük

Koçluğa Kazlauskas’ı getiren, kadrosuna da NBA patentli Krilenko, Krstic gibi yıldızları katan CSKA, Eurolelague’in herkes tarafından tartışmasız gösterilen favorisiydi. Ancak finalde mucizevi bir şekilde geriden gelerek onları mağlup eden sakallı ve tayfasına engel olamadılar.

Milos’un kariyerinin az çok üzerinden geçtik, anlattık, istatistikleri, başarıları vesaire..  Biraz istatistiklerden bağımsız, kariyerinden bağımsız şeyler söylemek gerekirse.. Teo’yu bir iki cümleyle kısaca anlat deseler,
Boy 1.96, pozisyonuna göre uzun.. saha görüşü muazzam, iyi bir şütör, özellikle ısındığında durdurulması güç.. p&r oynaması ve oynatması, bahsetmeye gerek yok. hırslı, hem de fazlasıyla.. ‘’cesur’’-muydu mu? Ha bi de ‘’looser’’lık eklendi şimdi, öyle diyorlar, öyledir belki.

‘’cesur –muydu mu?’’ ifadesini kullandım, özellikle sezon başında, performansını düşüren en büyük faktörün kendine olan güvenini belli bir derecede kaybetmesine bağlıyorum. Rakamlarla da açıklamak gerekirse, 10-11’de normal sezonda 44, 11-12’de 35, 12-13’de 37, bu yıl ise 29 saha içi şutu kullanmış. 10-11’in normal sezonunda 32, 11-12’de 21, 12-13’de 25 kez serbest atış çizgisine gelmişken bu yıl bu rakam sadece 6 ‘’altı’’. Normal sezonda sadece 10 maçın 3’ün de çizgiye gelmiş ve toplam yineliyorum sadece altı serbest atış! İlk turda sakatlığı sebebiyle ‘’sadece 4’’ maç oynayabilen Jamont Gordon’da bu sayı 11. Kenan Sipahi’nin çizgiye gelme sayısı 10.. Bunların aldığı süredeki düşüşle alakası yok mu? haliyle var tabi ki. Messina’nın onu neredeyse kullanmadığı maçlar oldu. Geçen yıl normal sezonda aldığı süre 24.4’ün altına inmezken bu yıl 25 dakikanın altında 6 maçı var. En çok süre aldığı maçlar 30’ar dakikayla İstanbul’da ki FB Ülker ve Belgrad’da ki Partizan maçları.. FB maçı örneğin, bakıyorum, 30.16 dakika sahada kalıp maçı 0 sayıyla tamamlamış, 6 asisti var tamam, da 6 top kaybı?



Son iki yılda özellikle bu yıl içerisinde işlerin onun açısından tam tıkırında gitmediği ortada, performansında ki düşüş açık. Ama o benim gördüğüm en saf yeteneğe sahip oyunculardan biri ve onun zirvedeki adam olmaması kafasındaki bazı şeylerle yapacağı mücadeleye bağlı. Kafasıyla mücadelesinde ona yardım edebilecek konunun uzmanlarından biri şu an Türkiye’de. Yolu ona düşer umarım da bu adamı zirvede elleri arasında tutup havaya kaldırdığı euroleague kupasıyla görme mutluluğuna erişiriz, erişirim, kişisel temennim.

9.11.2013

Miloš

BÖLÜM 1

‘’Fikrimce Avrupa’nın en iyi 2-3 oyun kurucusundan biri. Kimilerine göre büyük loser (kaybeden)..  Loser olarak görenler sanırım son final four’da ortaya koyduğu performanstan dolayı onu böyle adlandırmakta.. Bilemem, tartışmaya açık..’’





Milos, 19 Mart 1987’de Sırbistan’ın batısında 175 bin nüfuslu Valjevo şehrinde dünyaya geldi. Profesyonel basketbol kariyerine 17 yaşında iken Sırbistan’ın önemli ekiplerinden FMP Zeleznik’de başladı.. FMP Zeleznik, Milos haricinde Milan Macvan, Miroslav Raduljica, Dragon Labovic ve Bojan Popovic gibi isimlerin profesyonelliğe ilk adımı attıkları kulüptür.. Dusko Savanovic, Zoran Erceg, Alexandar Rasic gibi Yugoslav oyuncularda kariyerlerinin başlarında bu takımın formasını giymiştir.

Zeleznik’te kariyerine başlayan Milos (2004-2005) gösterdiği performansla kısa süre içerisinde A takıma çıkmayı başardı. Aynı sezon ilk Avrupa karşılaşmasına Uleb Eurocup’ta Cantu karşısında çıktı. 18 yaşındaki Teo, 14 dakika süre aldığı karşılaşmayı 4 sayı 1 asist ve 1 ribaunt ile tamamladı. Ligdeki ilk sezonunda ise pek aradığını bulduğu söylenemez, tabii 18 yaşında olduğunuda hesaba katmak gerekli, ligdeki ilk sezonunu çok az süre alarak, 0.4 sayı ve 0.2 asist ortalamalarıyla tamamladı.

O yaz, Sırbistan Milli Takımı forması ile Belgrad’da düzenlenen U18 Avrupa Erkekler Basketbol Şampiyonası’nda da yer aldı ve ülkesi ile turnuvayı namağlup bir şekilde şampiyon olarak tamamladı. 8.6 sayı ve 4.6 asistlik performansıyla gelen başarıdaki pay sahiplerinden biri olan Teodosic, final maçında da ülkesi Türkiye’yi 78-61 mağlup ederken 10 sayı ve 4 asist ile mücadele etti. (Bu turnuvada şampiyon olan aynı oyuncu grubu 2 yıl önceki U16 Avrupa Erkekler Şampiyonası’nda da yine Türkiye’yi mağlup ederek şampiyon olmuştur. Teodosic o turnuvayı  da 3.0 sayı ve 1.6 asist ile tamamlamıştı.)

Milos Teodosic, ertesi yıl (2005-2006 sezonunda) Zeleznik’den ayrılarak, aynı yaştaki takım arkadaşı Dragon Labovic ile bir başka Sırp ekibi KK Borac Cocak’ın yolunu tuttu. Borac Cocak’da FMP gibi önemli oyuncuların basketbola başladığı bir kulüptür. Örneğin, Fenerbahçe Ülker’i çalıştıran efsane koç Zeljko Obradovic basketbol kariyerine 1980 yılında bu kulüpte başlamıştır. Marko Marinovic, Alexandar Rasic, Miroslav Radosevic gibi isimlerde bu külüpte basketbola başlayan isimlerdendir. FMP Zeleznik formasıyla izlediğimiz Savanovic(2005), Erceg(2006) ve Raduljica’da (2007) birer yıl arayla bu kulübün formasını giymiştir..


Zeleznik ve Borac Cocak’da forma giyen oyunculardan sıkıldığınızı varsayıyorum ve Milos’a geri dönüyorum..

KK Borac Cocak’a transfer olan Teodosic asıl çıkışını burada yaptı. Sezonu 14.1 sayı ve 4.6 asist ortalamalarıyla kapatan 19 yaşındaki Milos yavaştan Avrupa piyasasındaki kulüplerin dikkatini çekmeye başlamıştı..



Ertesi yıl (2006-2007)Teodosic basketbola başladığı kulüp Zeleznik’e geri döndü.. O yıl FMP Zeleznik’in tarihinin en başarılı sezonu geçirdiğini söylersek yanılmış olmayız. Sırbistan Ligi’ne yarı finalde Partizan’a 2-0 kaybederek veda etmiş olmalarına rağmen, Adriyatik Ligi’nde o yıl final oynamayı başardılar.. Ligde elendikleri ve Adriyatik Ligi’nin finalinde de kaybettikleri Partizan ile Sırbistan Kupa’sında da karşı karşıya geldiler ve 73-61’lik skorla kupaya uzanan taraf oldular.. Onları bu sezon asıl başarılı yapan olay ise ulusal başarılarından çok Eurocup’ta gösterdikleri performans oldu. ULEB Eurocup’ta Teodosic’li, Erceg’li, Cvetkovic’li, Rasic’li ve Labovic’li o kadroyla kimsenin o noktaya geleceğini düşünmediği FMP yarı finale kadar yükselme başarısı gösterdi. Yarı finalde Kareem Rush’lı Rytas’a ikili averajla kaybedip o yılki Avrupa macerasını kapatmış oldular ama bu yine de onlar için çok büyük bir başarıydı. (O yıl Eurocup’ı Kerem Tunçeri dışında Charles Smith, Felipe Reyes, Alex Mumbru, Raul Lopez, Louis Bullock gibi önemli isimlere sahip Real Madrid kazandı) Teodosic’de o yılki turnuvayı 7.8 sayı, 2.9 asist ve 1.2 top çalma ortalamalarıyla tamamladı. (%81 ikilik, %42.6 üçlük isabet oranı)

Şimdi gelelim Milos’un asıl tanındığı, onun asıl öne çıktığı turnuvaya.. Zeleznik ile iyi bir sezon geçiren Milos’un Avrupa’da herkes tarafından tanınıdığı, konuşulmaya başlandığı  turnuva 2007 yazında İtalya’da düzenlenmiş olan U20 Avrupa Erkekler Basketbol Şampiyona’sıdır. Vlada Vukoicic’in koçluğunu yaptığı Sırp takımında Milos haricinde, Milos’un 3 yılında da takım arkadaşlığını yapan Labovic, 2 yıllık Panathinaikos kariyeri bulunan Milenko Tepic ve ülkemizde Edirne ve Banvit formalarıyla izlediğimiz Vladimir Stimac bulunmaktaydı. Tabi tüm kadro bu değildi ama turnuva sonunda Milos ile beraber saydığım bu üç isim daha ön plandaydı. Milos Teodosic önderliğindeki Sırp Milli Takımı o turnuvayı sadece grup aşamasında aldığı tek mağlubiyetle şampiyon olarak tamamladı. Final maçında İspanya’yı mağlup eden Sırp Milli Takımı’nda ‘’loser’’ Teodosic 22 sayı-5 asistilik performansıyla kupanın kazanılmasındaki başrolü oynadı. (Yarı finalde de İtalya’ya karşı 19 sayı-2 asist) Turnuvayı 16.0 sayı ve 5.4 asist ortalamalarıyla tamamlayan ve turnuvanın MVP’si seçilen Milos’un adı tüm Avrupa’da ki takımlar tarafından duyulmuş oldu.. (Turnuvayı 5.4 asist ortalaması ile tamamlayan Milos’u bu dalda Sloven guard Mocnik’in ardından 4.0 asist ile Mehmet Yağmur takip etmiştir.)

Milos Teodosic, o turnuvadan sonra Olympiakos ile 5 yıl için 2.8M€ karşılığında anlaşmaya vardı ve Atina’nın yolunu tuttu..

Araya bir şey eklemek istiyorum izninizle.. Bana ilginç gelen bir noktadır.. ‘’Turnuvayı en az Milos kadar başarılı geçirdiğini söyleyebileceğimiz Dragon Labovic’in (PF – 16.9 sayı-6.0 ribaund) kariyerine Sırbistan’da devam etmesi ve hiçbir zaman Milos’un seviyesine yakın bir oyuncu dahi olamamış olması oldukça ilginç..’’ (U20’de ki performansı dışında 2005’de ülkesinde düzenlenen U18 Avrupa Şampiyonası’nın da MVP’sidir..)

Neyse, Teodosic Atina’nın yolunu tuttu demiştik, oradan devam edeceğiz ama bugün değil, Atina ve sonrasında yaşadığı serüvenler kısmetse Bölüm 2’de olacak.